Monday, December 20, 2021

Vahşi Doğa'nın Önemi (The Importance of Wild Nature)

 

Çevirenin notu: A.Q. tarafından yazılan İspanyolca metnin (La importancia de la Naturaleza salvaje) Karaçam tarafından yapılmış Türkçe çevirisidir. Orjinal metne takip eden linkten ulaşabilirsiniz: https://www.naturalezaindomita.com/textos/naturaleza-salvaje-y-teora-ecocntrica/la-importancia-de-la-naturaleza-salvaje


Vahşi Doğa'nın Önemi

Yazan: A.Q.




  1. Vahşi Doğa Nedir?

Vahşi Doğa yapay olmayan ve süreçleri otonom olan her şeydir. Vahşilik, Doğa’nın, insanoğlunun (ya da insanoğlu tarafından üretilmiş teknolojik sistemlerin) kontrolü ve yönetimi altına alınmamış kısmını ifade eder. İnsanoğlunun gezegendeki eko-sistemlerin büyük bir kısmı üzerindeki etkisi son yüzyıllarda (hatta son bin yıllarda) oldukça yoğun olmuştur ve bu durum, vahşi Doğa’nın en azından kısmi bir yer tuttuğu diğer ülkelerin (özellikle, daha sonra bahsedeceğimiz “wilderness” teriminin ortaya çıktığı Cermanik ve Nordik kökenli ülkeler) aksine ne çevrede ne kültürde önemli bir yer tuttuğu İber yarım adasında özellikle böyledir.

Vahşi Doğa kavramı ve onun değeri İspanya’da çok az bilinmektedir. Vahşi Doğa bağlamındaki meseleler ülkemizde teorik anlamda ciddi bir şekilde ele alınmamıştır ve kültür ve yayın dünyasındaki varlığı ve etkisi Doğa’yı sevdiğini ve onu korumak istediğini söyleyenler arasında dahi çok kısıtlı olmuştur. Yine de Vahşi Doğa mevcudiyetini sürdürmektedir; yerine göre az ya da çok boyun eğdirilmiş bir biçimde her yerdedir ve insan müdahalesinden kurtulabildiği ölçüde kendini gösterebilecek şekilde bastırılmış bir halde bulunmaktadır.

Vahşi Doğa’nın kültürümüzde ve çevremizdeki kısıtlı varlığının sonuçlarından bir tanesi, ekolojide (Palau, 2019) “değişen referanslar sendromu” olarak adlandırılan şeydir. Eko-sistemlerin vahşi karakterini (doğal süreçlerin otonomisi) kaybetmesi ölçüsünde insanların sağlıklı ve iyi korunmuş bir eko-sistemin nasıl olması gerektiğine dair referansları, en iyi halde, gerçek vahşi karakteri bozulmaya uğramış yerler olmaktadır. Bunun bir sonucu olarak İspanya’da (ki yüzyıllar boyunca yoğun insan etkisi altında kalmış bir ülkedir) ekolojik hareketin içerisinde bulunan insanların ekolojik ideal hakkındaki tahayyülleri bir hayli sınırlı olmaktadır: Büyük oranda evcilleştirilmiş ve insanoğlu ile onun kültürüne bağımlı hale gelmiş bir “doğa” ve “yeşil” olduğu iddia edilen şehir bölgeleri ya da kırsal alanlar. Bir insanın çevresinde tanıdığı şeyler şehirlerdeki caddeler, bahçeler, tarım arazileri, ağaç plantasyonları veya koruluklardan ibaret ise ve çevrede gerçek, sağlıklı ve iyi korunmuş bir Doğa’nın nasıl olduğu ile ilgili referans olabilecek araziler yoksa, bu kişinin gerçek bir Doğa olarak düşündüğü yerlerin bunlar olması çok normaldir. Gerçek anlamda Doğa’nın (yani vahşi Doğa’nın) –tüm bu evcilleştirme ve bozulmadan önceki Doğa’nın– başka bir şey olduğunu idrak edebilmek için (ekoloji hakkında belirli bir bilgi birikimi haricinde) zihinsel bir çaba gereklidir. Bu “sendrom” yüzünden, gittikçe artan ölçüde zarar görmüş araziler, sağlıklı ve iyi korunmuş eko-sistemlerin nasıl olması gerektiği ile ilgili referans noktası olmaktadırlar.

Burada metnin yalnızca küçük bir bölümü yer almaktadır. Tamamına erişmek için yukarıdaki PDF linkini kullanınız.